Evde Kalma’nın Çiftler Üzerinde Etkisi
- Uzm. Klinik Psk. Buse Gözcü (Akademik Makale)
- 7 Nis 2020
- 4 dakikada okunur

Karantina’nın Çiftler Üzerinde Etkisi
Karantina dönemi (kendi kendimize aldığımız bu eve kapanma hali) en sağlam ve uzun ilişkileri bile sarsabilecek bir durum olabilir. Bireylerin ruhsal sağlığı için özel alan ihtiyacı vardır. Yeme, içme, barınma kadar önemli bir ihtiyacımız olan özel alan, özellikle güvenlik algımızın sarsıldığı bu dönemde stresimizi boşaltmak ve enerji depolamak için fizyolojik ihtiyaçlarımız kadar önemlidir. Çünkü sağlıklı ve güçlü bir bağışıklık sistemi için stresin olumsuz etkilerinden arınmış ve dengeli bir yaşamın önemi büyüktür. Karantina da aynı evin içerisinde özel alan ve özel zaman ihtiyacımızı korumak zor olabilir. Çiftlerin birbirinin özel alanlarına saygı göstermesi, kendimize zaman yaratmamız bu dönemde büyük önem taşır. Unutmayın kendinizi mutlu edemeden kimseyi mutlu edemezsiniz.
Bu nedenle göz ardı edilmemesi gereken önemli noktalar vardır.
Bunlar;
Çiftlerin birbirinin özel alanlarına saygı göstermeleri.
Kendilerine yalnız kalma alanı yaratmaları.
Hobileriyle uğraşarak kendilerini boşaltacak bir alan bulmaları.
Öz bakımlarına özen göstermeleri ve zaman ayırmaları.
Birlikte geçirilen zamanı kaliteli geçirmeleri. (Ortak bir film seansı, biri enstrüman çalıyorsa diğerinin şarkı söyleyerek eşlik etmesi, birlikte puzzle yapmak vb. gibi çiftleri birlikte anlamlı bir şey yaptığını hissettirecek kişiden kişiye değişen etkinlikler olabilir.)
Stresli olduğumuz bu günler de birbirlerine sorumluluk yükleyerek daha fazla baskı altında hissettirmemek.
Eşlerin birbirine daha anlayışlı olması ve beklentilerini düşük tutmaları.
Özgürlüğümüz her ne kadar sağlığımız için geçici olarak kısıtlanmış olsa da, doğamız gereği rahatsız hissedeceğiz. Böyle hissetmemiz son derece normaldir. Fakat bu hissin düşüncelerimiz ve davranışlarımız üzerinde olumsuz etkisi olacaktır. Yakın çevremizde ki insanlar da bundan nasibini alacaktır. Özgürlüğümüzün kısıtlanması bizi tehdit altında hissettirecektir. Tehdit altında hisseden bireylerin, tehdit altında hissetmeyen bireylere oranla daha saldırgan davranışlar sergilediği ve daha hızlı karar aldığı çeşitli deneylerle kanıtlanmıştır. Kanada’nın Ontario eyaletinde yer alan Guelph Üniversitesi’nden Teodore Noseworthy, bazı yöneticiler üzerinde bir araştırma yapmıştır. Yöneticiler baskı altına girdikleri an daha riskli kararlar almaya başlamışlardır. Stres, kararların getireceği olası olumsuz ve uzun vadeli sonuçlarla arasına mesafe getiriyordu ve yöneticilere bir tür duygusal rüşvet veriyordu. Noseworthy, bu alfa bireylerin baskı altındayken titizlikle düşünmekten ziyade sık sık saldırgan duruma geçtiği sonucuna varmıştır. Cinsiyetleri burada önemsizdir. Kadınlar da baskı altındayken oldukça riskli kararlar almaya meyillidirler. Yani bu dönemde yapacağınız ufak bir tartışma evliliğinizin sonunu getirebilir.
Hem özgürlüğümüz kısıtlandığı için hem de sağlığımızla ilgili kaygı duyduğumuz için baskı altında hissedebilir, bu durumda ise fazla detaylı düşünmeyiz. Yani bizi insan yapan özelliklerimizden biri olan empati yeteneğimiz bu dönemde stresimize bağlı olarak düşebilir. Önce kendimizi düşüneceğiz. Bencillik olarak değil. Hayatta kalma iç güdümüze bağlı olarak. Diğer problemler, yaşamsal varlığımızın tehdidinden sonra geleceği için önemsizleşecek ve önce kendimizi düşüneceğiz. İlişkilerin doğasında karşılıklı sorumluluk vardır. İnsanlar kendi hayatlarını tehdit altında algılarken başkasının sorumluluğunun hissi de ağır gelecektir.
Korkunun insanları birlik beraberliğe ittiği ve yakınlaştırdığı gözlemlenmiştir. Korkunun insanları yakınlaştırdığı bir gerçektir ama şunu da unutmamak gerekir ki insanların en önemli ve güzel özelliklerinden biri alışmak ve uyum sağlamaktır. Şöyle düşünün, birini kaybettiğimiz zaman belli bir süre yasını tutuyoruz ve sonra hayatlarımıza devam edebiliyoruz. Bu aslında bizim en işlevsel ve güzel özelliklerimizden biridir. Aksi takdir de hayatımıza devam etmemiz mümkün olmazdı. Bu nedenle karantina durumunda başlarda yakınlaşsak da zamanla bu karantina durumu bizler için normalleşecek ve korku etkisi azalacaktır. Korkunun getirdiği bu bağlılık ve yakınlaşma kısa süre etkili olacaktır. Kısacası bu karantina durumu birlikte yaşayan çiftlerimiz için sürtüşmeli geçebilir. Bu zamanlarda şunu kendimize hatırlatmakta fayda var; önemli olan haklı çıkmak mı mutlu çıkmak mı?
Peki Ya Uzak ilişki Yaşayanlarımız İçin Durum Nasıl?
Karantinayı birlikte geçiremeyen çiftlerin bu durumdan nasıl etkileyeceğini anlayabilmemiz için öncelikle uzaktan ilişkilerin doğasını incelememiz gerekmektedir. Uzak ilişkiler her çağda yaşanmakla birlikte özellikle teknolojinin gelişmesiyle günümüzde artmış hatta keyfi bir seçenek haline gelmiştir. Keyfi bir seçenek diyorum çünkü uzak ilişkilerin birçok avantajı vardır ve bile isteye tercih edilmeye başlanmıştır. Hem ilişkide hem bekar gibisinizdir. Sorumluluğu azdır. Arkadaşlarınıza, ailenize, işinize istediğiniz kadar zaman ayırabilirsiniz, çünkü ilişkide sizden tek beklenen telefonla iletişimdir. Bu da ilişki durumunu çekici hale getirir ve ömrünü uzatır.
Serhat Yabancı “Unutmak mı? Affetmek mi?” adlı kitabında; Uzaktan uzağa yaşanan ilişkiler, ertelenmişlikler, umutlar, hayaller ve az yaşanmışlık dolayısıyla yıpranmamışlığa bağlı olarak daha uzun sürerler. Genelde aksi düşünülse de uzaktan ilişkiler daha ömürlüdür. Çünkü umut, ilişkinin benzinidir. Zar zor görüştüğünüz için de kavga etmek veya tartışmak yerine anın tadını dibine kadar yaşarsınız. “Gözden uzak olan gönülden uzak olur,” demişler. Hz. Mevlana’ya. Mevlana,”Gönle giren gözden uzak olsa neye yarar,” diye cevap vermiş. Demiştir.
Karantina hali, uzaktan yaşanmak zorunda bırakılan ilişkiler için detoks etkisi yaratacak ve toksitlerden arındıracaktır. Karantina aslında hepimizin hayatına biraz detoks etkisi yarattı, yaratmaya da devam edecek.
Hayat koşarak bitirilmesi gereken bir yol değil, yürürken etrafımıza bakarak zevk almamız gereken bir yolculuktur. Hepimiz o kadar sonuç odaklı yaşamaya başlamışız ki, gözlerimizi hedeften ayırmadığımız için geçtiğimiz yolların güzelliğiniz gözden kaçırıyoruz. Oysa hepimiz zaten ulaşacağız oraya. Önemli olan yolculuk değil midir? Bu sayede artık daha yavaş yaşamaya başladık. Bir günümüzü, nasıl geçtiğini fark etmeden bitirirken, şu an her dakikanın farkında olarak yaşıyoruz.
Güncel durumumuz üzerinden somutlaştıracak olursak, Covid-19 virüsünün çözümü önünde sonunda bulunacak. Biliyoruz ki henüz dünyanın sonu değil. Endişe ve stres içerisinde karantinayı geçirmektense (sonuca odaklanarak), süreci verimli geçirmeyi deneyebiliriz. “Acaba ne zaman tedavi bulunacak?”, “Daha ne kadar evlerimizde oturacağız?” vb. cevabını henüz bilmediğimiz soruları her gün kendimize sorarak bir şey elde edemeyeceğiz. Hemen şimdi değiştiremeyeceğimiz konular hakkında düşünmemiz yalnızca zaman kaybıdır. Bunun yerine hepimiz fark etmeliyiz ki elimizde kendimize ayıracağımız bol bol zamanımız var artık ve bunu en verimli şekilde değerlendirebiliriz. Vakit bulamayıp okuyamadığımız kitaplarımızı açalım mesela. Yapmaktan hoşlandığımız ama akşam eve yorgun geldiğimiz için ertelediğimiz zevklerimizi yapalım. Bu hayat bizim ve onu istediğimiz gibi yaşama özgürlüğüne sahibiz.
Karantina hali bize, kendimiz için yarattığımız görünmez karantinalarımızdan çıkma fırsatı verdi. Her sabah aynı saatte uyan, robot gibi hazırlan, aç karnına kahve iç, işe git, verilen görevleri yap, belki birileriyle ya da kendinle yarış, belki de sadece gerektiği kadarını yap, eve gel, hızlandırılmış olarak yemek hazırla ya da dışarıdan söyle, televizyon karşısında uyukla, yatağa geç, biraz telefonla ilgilen, günün ve yarının stresine odaklan, uyumaya çalışırken birkaç kere sağa sola dön, ve yorgunluktan uyuyakal. Neden karantinadan şikayet ediyorsun? Gürültüden uzaklaştığın için mi? Daha geç uyanabildiğin için mi? Daha rahat çalışabildiğin için mi? (Karantina nedeniyle iş yeri kapatılan ya da işsiz kalan kardeşlerimizi tenzih ediyorum.)
Artık zamanının kontrolü gerçekten senin elinde. İstediğin gibi yönetebilirsin. Asıl şimdi özgürsün. Baktığın şey gölgelerdi, arkandaki ışığı fark et ve bu süreci iyi değerlendir.
Uzman Klinik Psikolog Buse Gözcü
Comments